Nefes ve Ben
Nefesi anlatacağım size. Nefes anlatılabilir mi, tanımlanabilir mi? Belki diyorum… Nefes ile öğrendiklerim ve deneyimlediklerim demek daha doğru sanırım. Çünkü nefes o kadar özgün bir mucize ki, özgün yaşamlar gibi. Nasıl ki, her yaşam eşsiz ve biricik ise her canın aldığı nefesin hikâyesi de eşsiz ve özgün.
Evet, yaşamak için nefes almalıyım ben. Derin, sessiz ve ahenkle… Aldığım her nefesin hakkını vererek…
Nefesin hakkını vermeyi nasıl başarırım?
Öncelikle onu aldığımı hissettiğim her an için şükran duymak birincil koşulum. Anı yaşamak denilen söylem üstüne birçok söz söylenir. Anı yaşamanın; hiçbir şeyi umursamadan, benliğin isteklerinin peşinden gitmek olduğu sanılır çoğunlukla. Oysaki anda kalmanın en güzel tanımı, andaki nefesin tadını duymak ve onun için şükretmek, şükretmenin sonucunda da yaşam ve evren için gerekeni yapmaktır. Bu şükür, hem kendi bireyselliğinin, hem de tüm çevrenin kadrini bilmenin dengesidir. Bu denge gizemlidir. Tartısının kaçması ile ya kendimizi bitirecek şekilde egomuzun tutsağı olur, ya da acizlikler içinde kalırız. Dengeyi hem kendimizin hem evrenin kefesi için sağladığımızda, gerçek bir bilgelik kazanır, acısıyla tatlısıyla dingin bir hayat yaşarız.
Bu dinginliğin birinci sırrı ise nefestedir. Zihin, bir kimyanın sonucunda kendini bilir ve algılar. Zihnin kendini algılaması ile oluşan farkındalıkla akıp giden yaşamı izleriz. İzlediğimiz eylemlere yüklediğimiz anlamlar ile oluşan duygularımız, bir kimya oluşturur. Korteks ve bilinçaltında depolanan kimyasal moleküller, bizim huzurumuzu, mutluluğumuzu ya da mutsuzluğumuzu belirler. Çünkü hayatı algılamak içinde olduğumuz ana, yorumlamak ise bir belleğe tabidir. Bu algılama ve kayıt işlemlerinin gerçekleşmesi sırasında bedende öyle karmaşık bir sistem devrededir ki, ayrıntılı biyokimya anlatımına ihtiyacımız var. İşte bu biyokimya diyor ki; “Sen nefes ile varsın ve nefes sayesinde andasın, tüm yaşamın da bu anların üst üste eklenip toplandığı bir albümdür”.
Nefesi anlatırken, Anatomiden, biyokimyadan, ruhtan, felsefeden, Astrolojiden, fizikten, zamandan, uzaydan, maddeden, antimaddeden, kadim bilgilerden, evrendeki enerji formlarından, evrenle ilgili teorilerden, durugörüden, telepatiden, ses biliminden, rezonanstan (tınlaşım), bilinçten, bilinçaltından ve rüyalardan da yolumuz geçecek.
En önemlisi de nefese bakışımızda bir form çok etkili olcak. Bu formun adı Torus… Torus; kuantum alanda henüz gerçekleşmemiş olanın kendini tezahür ettirerek gerçeklik alanına geçerken kullandığı bir formdur. Yani yaşam Torus formuyla başlar, tıpkı insanı cennetten dünyaya indiren elma gibi… Zira elmanın şekli de Torus formundadır.
Lineer çizgi akışıyla çizilmiş 6 tane çemberin, kendi merkezinin ekseninde dönerek oluşturduğu ilk üç boyutlu şekil, Torus formudur. Bu arada bu altı çemberin tam 7 tane merkez noktası vardır. 6 adet çemberin orta noktaları ve ortaya çıkan 6 yapraklı çiçeğin orta noktası ile birlikte 7 merkez oluşur. Bu şekil kendi ekseni etrafında dönerken içe ve dışa olarak iki ayrı zıt kutup yaratır ve oluşan form her iki tarafa doğru dönebilir. Torus, varolan bütün formlar arasında bunu yapabilen tek şekildir ve tamamen özgündür. Bu biçimin içinde 7 alan olması, 7 rengi, 7 notayı, 7 çakrayı, 7 boyutu, atomun 7 yörüngesini de anlamlandırır. Torus formu, atom, gezegen, yıldız, galaksi, evren, zaman ve kozmik tüm bedenlerin formudur. Çünkü; Bir foton durdurulup bir nucleus ile çarpıştıktan sonra iki yarıya bölünür ve iki “duran dalga” Torus oluşturduğu zaman kütle özelliği yaratılır.
Bu bilginin üzerine, insan kalbinin torodial manyetik bir alan yaratarak çalıştığının keşfedilmesi, bir nefes araştırmacısı olarak beni çok etkileyen ve nefesteki yolumu da belirleyen bilgi olmuştur. Nefes araştırmalarımın ve çalışmalarımın; bakabildiğim en geniş küresellikte ve bütüncül olmasını istemem nedeniyle içine daldığım bilgi alanlarından birisi de Astroloji olmuştur. Göklerin de bir zodyak alanı içinde yine benzer bir formda olması ve iki tane birbirinin karşıtı olan 6 merkezin toplamda 12 burç ve 12 evi simgelemesi beni büyülemiştir.
Nefesle yürürken Hipokratif Tıptan inanılmaz faydalandım, algımın alabildiği kadar nefesle ilgili olarak bedeni ve zihni, psikolojiyi öğrenmeye çalıştım. Bununla birlikte, holistik bakış açımı hiç kaybetmemeye çalıştım. Holistik bakış, ilişkiler ile birlikte bütünün tamamını görmektir. Bu nedenle hipokratif tıbbın verilerini; bilincin farklı boyutları, enerjiler, uzay, evren, kozmik bilgiler ve özellikle zaman ile birlikte değerlendirerek bir varlık bütünlüğü küresi oluşturmaya gayret ettim.
Toltek Şamanizminin sonsuz bilgi kaynağı içinde, insan varlıksallığının farklı yorumlarıyla birlikte, Toltekteki nefes bilgilerinin bana katkısını ise anlatmakla bitiremem. İnsanın yumurta şeklinde bir enerjiye sahip olduğu ve bu yumurtanın bir noktasından evreni algıladığı ve bağlandığı bilgisinin benim için kaç algı kapısını açtığını saymam imkansız. Birleşim Noktası adı verilen bu bağlantının kalp hizasında olmasıyla, insanın yeryüzü güdüleri ve zihin arasındaki kutupluluğu ancak kalp yoluyla dengeleyebildiğini kavramam, öğrendiğim tüm nefes uygulamalarının üstüne çıkıp nefes öğretimde bana kendi yansımamı getirdi. Bu bilgiyi, Enerji astrolojisinde kalp çakrasının diğer tüm çakraları dengeleyen merkez olduğunu öğrenmekle bir kez daha teyit etmiş oldum.
Tüm bilgi araştırma, deneyim, uygulamalar sonrasında nefes ile geldiğim şimdiki noktada artık bir ekol oluştuğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Buna bir isim vermek gerekirse “Torus Nefesi Ekolü” demenin uygun olduğunu düşünüyorum. Hoşgeldiniz Torus’un gizemli ve güçlü dünyasına…
Bu nefes ekolüyle tanışmak ve benden bireysel ya da grup çalışması ve eğitimi almak isterseniz telefonun hemen ardındayım.
Nesrin Dabağlar
0539 5092313
çiftin nefesi dedektif nefes fesih nefesi nefes koçluğu nefes teknikleri neoglance nesrin dabağlar swep nefes tohumlama nefesi torus nefes