Sağ-Sol Burun ve Nefes

Arayışınız Işığınızdır

Sağ-Sol Burun ve Nefes

8 Şubat 2019 Makaleler 0

Vücudumuzda motor sinir ve otonom sinir sistemi olarak iki ayrı sinir sistemi vardır. Motor sistem,  iskelet ve kas sistemimizi harekete geçirmek gibi kendi kararımızla seçtiğimiz eylemlerimizi yönetir. 

Otonom sistem ise kendiliğinden çalışan, sempatik ve parasempatik sistem olarak ikiye ayrılan sinir sistemidir. 

Anatomi ve biyokimya bilgileri ile incelediğimizde, bu iki sistemin çalışması çok karmaşıktır. Bu iki sistemi karakter ile tanımlarsak eğer, sempatik sistem, korunmacı ve kavgacıdır, parasempatik sistem ise, onarıcı ve düzenleyicidir. Sempatik sistem savaş ya da kaç emirlerinin verildiği gerilimli eylemlerden sorumludur. Parasempatik sistem ise; sempatik sistemin yol açtığı gerilim mekanizmasını düzeltir ve dengeler. Dinlen ve sindir, kabul et emirlerinin yöneticisidir. Sempatik sistem, sol beyin özellikleriyle, parasempatik sistem, sağ beyin özellikleriyle ilişkilendirilir. 

Sempatik sistem; lineer – dizimsel – çizgisel algımızın görevlisidir.  Ard arda dizdiğimiz sözcükler, sayılar, eklemeler, dizmeler, analizler yaptığımız analitik algımızın ve sol beyin özelliklerimizin sorumlusudur. Parasempatik sistem ise bütüncül, küresel, boyutsal, sanatsal, yaratımsal, derinliklidir ve sağ beyin özelliklerimizin sorumlusudur. 

Bedeni iki direksiyonlu bir otomobil olarak modellersek eğer, sempatik sistem, düz yolu çizgisel olarak algılayan birinci direksiyondaki erkek, parasempatik sistem ise, yolun yan tarafında derine doğru inen uçurumu ve yukarıya doğru genişleyen gökyüzünü çok boyutlu algılayan diğer direksiyondaki dişidir. Bu gözle baktığımızda; Erkek, anlık analitik algıdan ve eylemlerden, dişi ise yaratımdan ve onarımdan sorumludur.    

Sempatik ve parasempatik sinir sistem direksiyonları, birbirini dengeleyen ve düzenleyen sıralı ritimlerde çalışmalıdır. Vücut için yaşam dengesinin sağlanması, her iki sistemin doğru anlarda devreye girmesiyle sağlanır. Birey olarak kendi sınırlarımızı koruyabilmek için sempatik sistemin savaşçılığına ve savunmasına ihtiyacımız vardır. Bütünle uyum sağlayabilmek için de savaş sırasında meydana gelen gerilimin yumuşamasını ve yaraların sarılması sağlayan parasempatik sisteme ihtiyacımız vardır. Bu sistemlerin herhangi birinin devrede olması ile nefes alış kalitemiz ve şekli arasında doğrudan bir bağlantı vardır. Çünkü nefes alışverişimiz sırasında sıralı olarak iki sistemden birisini ya da her ikisini de devreye sokarız.

Bebeklikte benlik gelişmesi tamamlanmasına kadar uzun süre dışarıdan korunmaya ihtiyaç vardır. Sempatik sistemin kendi korunma ve savunmasını tam olarak devreye sokması için her an başka travma kayıtlarına ihtiyaçları vardır. Kendi deneyimlerimiz yolu ile bu kayıtlar oluşur, sol beyin gelişir. Beyinde korteks kayıtları oluşmaya devam ettikçe dünyasal birey-ego olma yolunda ilerleriz. Bu sırada evrenle bütüncül bağlantıda olan sağ beyin özelliklerimiz ihmal edilmeye başlanır. Korunmacı egonun, şifacı üst benlikle bağlantısının kopması sonucu nefes de değişime uğrayarak bütün nefesten lineer bir nefese dönüşür. İlk başlarda aldığımız o serbest salınımlı nefesler, alınan darbelerin blokajları ile kilitlenen çekinceli nefeslere dönüşür.  Nefesimizdeki en önemli büyük değişiklik 1,5 ile 2 yaş civarındadır. İlk büyük nefes kilitleri bu dönemde oluşur, sonrası 5-7 yaş arasında ikinci büyük dalga ile devam eder. Artık lise çağlarına geldiğimizde tamamen üst akciğer ile çoğunlukla stresli, sıkışık, dar, kısa, yüzeysel bir nefes döngüsünün içinde nefes alır hale geliriz. Sol beyine dayalı eğitimin içinde spor, müzik, sanat, dans ile uğraşanlar ve ses eğitimi alanlarda istisnalar olmak üzere çoğu genç; akciğerlerinin sadece % 25-30’ini doldurabilir duruma gelir. 

Burun kanallarımız, sempatik ve parasempatik sistemi oksijen ve enerjiyle döngülendiren giriş kapılarıdır. Sol burun deliğimizden giren oksijen ve enerji, sağ beyin-parasempatik sistemin aktivasyonunu besler. Sağ burun deliğimizden giren oksijen ve enerji ise sol beyin-sempatik sistemin aktivasyonunu besler. Bedenin kendi durağan nefes alışverişinde, sağ-sol delik arasında doğal bir dönüşüm eşlemesi (senkronizasyon) vardır. Medullanın kimya analizi sonucu bu iki burun kanalının hangisinin daha fazla hacimle ve nefes alacağı kararı otonom sinir sistemine iletilir ve gerçekleşir. Gün içinde değişik anlarda burun kanallarınızı kontrol ettiğinizde hacimsel nefes gücünün bir delikte diğerinden daha fazla olduğunu rahatça fark edebilirsiniz.  Örneğin etkin düşünce-hesaplama-algılama sırasında sağ burun deliğiniz daha fazla hacimle ve güçle nefes alır. Rahat gevşek hafif uykulu ve meditatif olduğunuzda sol burun deliğinizin daha aktif nefes aldığını izleyebilirsiniz. İki burun deliğiniz eşit nefes alıyorsa sağ-sol beyin, yani sempatik-parasempatik eşit kullanımı gerçekleşir. 

Bu eşit kullanımın; dingin, dengeli, huzurlu, aktif ve zeka işleyiş kapasitemizin de bütünsel ve sağlıklı olduğu anlar olduğu tespit edilmiştir. Bu sırada beyin dalgalarımızın dünyanın rezonansı ile aynı frekansta ve uyumda olduğu iddia edilir. 

Her iki sistemin tek başına görev gerçekleştirmelerine ihtiyaç duymamız kaçınılmaz olmakla birlikte, varlığımızdaki dişi eril enerjinin birbiriyle eşit oranda buluşması, enerjisel yeni doğumları yaratan sihirli anlardır. Yaşama mutlu, huzurlu ve tatmin olarak devam edebilmek için bu sihirli anların çokluğuna ihtiyaç duyarız. 

Bu bilgi üzerinden baktığımızda sağ-sol burun nefes çalışmalarının fiziksel-ruhsal dengemiz için çok yararlı olduğu net bir şeklide ortadadır. Pranayama teknikleri denilen uzakdoğu nefes bilgileri bu dengeyi sağlamak için yapılan değerli çalışmalardır. 

Sempatik- parasempatik sistemin nefes ile ilişkisi sırasında gerçekleşen döngüye ait bilgiler, nefes teknikleri kullanımını yaratmada bize önemli bir kapı açar. Kendiliğindenmiş gibi olagelen bu eşleme aslında tam otomatik değildir. İç dünyamızın kimyasından ve dış dünyadaki etkilerden veri alarak, sağ-sol burun değiştirmesi gerçekleşir. Örneğin duygusal bir kızgınlık içinde iseniz sempatik sistemin enerjisi aşırı yükselmiştir ve bedene zararlı hale gelmiştir. Bu duruma bağlı hormonlar ve kanın PH’ı olmaması gereken zararlı bir seviyededir. Yani duygusal durumlarımız nefesimizi negatif yönde değiştirir. Sürekli stres, öfke, kızgınlık, endişe, acı, korku içinde olmamız bu yüzden sağlığımızın bozulmasına neden olur. 

İşte bu nedenle nefesimizi bilinçli olarak değiştirebilme ve bu konuda teknikler kullanmanın önemi ortaya çıkmaktadır. Modern çağ dediğimiz doğadan uzak, nesnel ve gerilimli yaşam şeklimiz bizi nefesimiz ile özel olarak ilgilenmeye mecbur bırakmıştır. Son yıllardaki nefes üzerinde farkındalığın ve çalışmaların artması bu nedenle talep-arz sonucudur. Eski doğal yaşam şeklimiz içindeki basit bir bahçe, toprak, bitki çalışmaları nefesimizi doğal olarak yaşamamıza yardım ediyordu. Bedenimiz ile beynimiz eşit oranda işlev görebiliyordu. Bahçedeki toprağı bel ile kazdığınızda nefesiniz hızlıca karın bölgesine yönelerek sizi parasempatik sisteme yönlendirir, derin büyük karın nefesleri aldırarak denge ve şifanın gerçeklemesine olanak sağlar. Bir çiçeğin, ağacın  güzelliğini gördüğümüz ve duyduğumuzda hissettiğimiz huzura, dalından kiraz toplamanın coşkusuna kaçımız sahibiz?

Şimdi hangimizin bahçe ve toprakla, doğayla buluşabiliyor olduğunu düşünmek bile “neden nefes teknikleri kullanmalıyım” sorusuna yeterince cevap vermektedir. Negatif duyguların ve kimyanın modern yaşamda artmış olması, nefesimizin kendi doğal sistemini yeniden bilinçli olarak oluşturmamız için bizi mecbur bırakmıştır.

Ne mutlu ki, duyguların nefesi değiştirmesi tek yönlü ve zorunlu bir döngü değildir. Bu döngüde anatomik sistemin içindeki bu kapı her iki yana doğru dönebilen bir direksiyon gibidir. Duygularımızla nefesimiz değişirken, nefesimizi değiştirerek duygularımızı değiştirmek mümkündür, nefes kontrolü sağlamak ve gerektiğinde teknik kullanmak, fizik ve ruh sağlığımıza bilinçli olarak müdahale edebilmemiz çok değerli bir şanstır ve yaradanın bize bir hediyesidir.     

Nesrin Dabağlar

  

Sharing is caring!